Meme Kanserinde Başarı Artıyor / PROF. DR. OSMAN MÜFTÜOĞLU
31.10.2016 Pazartesi Hürriyet Gazetesi
Ülkemizde her 10 kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanseriyle karşılaşabilme ihtimali var. Ve bu nedenle kanserin oluşumu, gelişimi ve erken teşhisi konusunda bilgilenilmesi gerekiyor.
Meme kanserlerinde başarı oranı her geçen gün biraz daha artıyor. Bu güzel gelişmede tıptaki ilerlemeler kadar “farkındalığın artması”nın da önemli payı var.
Meme kanserine karşı farkındalık arttıkça erken teşhis olasılığı da yükseliyor. Bu da kuşkusuz tedavinin şansını arttıran faktör.
Elimde güzel bir kitap var: Meme Hastalıkları. Meme cerrahisi konusunda yaptığı çalışmalarla bilinen ve kurduğu bir dernekle (MEMEDER) meme kanserine karşı farkındalık çalışmaları yapan Prof. Dr. Vahit Özmen Hoca ve Dr. Tolga Özmen tarafından hazırlanmış güzel anlaşılabilir bir “meme kanseri” özeti bu kitap.
Vahit Hoca’nın da kitabında belirttiği gibi meme kadınlar için çok farklı, özel bir organ ve her kadın her yaşta meme sağlığını daha çok inceleme eğiliminde.
Ne var ki meme kanseri bizde de kadınlar arasında en sık karşılaşılan kanser. Ülkemizde her 10 kadından birinin hayatının bir döneminde bu kötü rahatsızlıkla karşılaşabilme ihtimali var. Ve bu nedenle de hemen her kadının bu kanserin oluşumu, gelişimi ve erken teşhisi konusunda bilgilenmesi gerekiyor. Bu güzel eseri kazandırdığı için Vahit Hoca’ya da, genç meslektaşım Tolga’ya da kadınlar adına teşekkür ediyorum.
Aşağıdaki kutularda o kitaptan alınan bazı özetler bulacaksınız. Bence hepsi çok önemli. Mutlaka kesip saklayın ve tekrar tekrar okumayı unutmayın.
Meme kanserinin risk faktörleri
– Cinsiyet (kadın olmak erkeklere göre riski 150 kat artırmaktadır)
– Yaşın 50’nin üzerinde olması (yaş ilerledikçe meme kanseri riski artmaktadır)
– Bazı hastalık genlerinin taşıyıcısı olmak (BRCA1 ve BRCA2 genleri, PALB-2 geni, p-53 geni vs.)
– Ailede özellikle birinci dereceden akrabalarda (anne, kız kardeş, kız) meme kanseri olması
– Şişmanlık (kilogram olarak vücut ağırlığının metre olarak boyun uzunluğunun karesine oranının (vücut kitle indeksinin) 25’ten (kg/m2) fazla olması)
– Hiç doğurmamak veya 30 yaşından sonra doğurmak
– Uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak
– Menopozda uzun süre hormon replasman tedavisi almış olmak
– Daha önce meme biyopsisi yaptırmış olmak
– Meme ve göğüs duvarına çocukluk döneminde radyoterapi (ışın tedavisi) almış olmak
Nasıl korunursunuz?
İlk görülecek âdetin (Menarş) geciktirilmesi: Günümüzde çevresel faktörler, farklı uyaranlar ve hatalı beslenme sonucu ilk âdet yaşı küçülmeye başlamıştır. Bu nedenle Türkiye’de ortalama ilk âdet görme yaşı 14-15’ten 12’ye düşmüştür. Çocukların dengeli beslenmesi, şişmanlamaması, çok küçük yaşlarda düzenli olarak spora başlatılması ilk âdet yaşının gecikmesini sağlamaktadır.
Şişmanlamamak: Vücut-kitle indeksinin (kilogram olarak ağırlığın metre olarak boyun karesine oranı) 25 civarında tutulması özellikle menopozdaki kadınlarda meme kanserinin önlenmesi için önemli bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Menopozda östrojen hormonu kaynağı olan yağ dokusunun artması şişman kadınlarda meme kanserini artırmaktadır.
Egzersiz yapmak: Düzenli olarak haftada 5-6 saat egzersiz yapılmasının meme kanseri riskini yüzde 25-30 kadar azalttığı, yapılan çalışmalarda gösterilmektedir.
Ayrıca meme kanseri tanısı alan ve tedavi gören kadınlarda düzenli spor yapılması hastalığın tekrarını ciddi bir şekilde azaltmaktadır.
Bu nedenle tüm kadınlarımıza haftada en az 5-6 saat düzenli egzersiz yapmalarını (yürüyüş, yüzme, pilates, kardiyo vs.) şişmanlamamalarını önermekteyiz.
30 yaşından önce doğum yapmak: Kadınların 30 yaşından önce doğum yapmaları meme kanseri riskini azaltmaktadır.
Doğurma yaşı geciktikçe meme kanseri olma riski de artmaktadır.
Süt verme (Laktasyon): Gerek bizim yaptığımız çalışma, gerekse diğer çalışmalar toplam 12 aydan daha uzun süre emzirmenin meme kanseri riskini azalttığını göstermektedir.Çalışmak zorunda olan kadınların, makinelerle memelerini sağmalarını ve sütü biriktirmelerini öneriyoruz.
Stresten uzak durma: Bugün kadınlarımız anne ve büyükannelerine göre daha fazla çalışmak ve yuvalarına daha fazla ekonomik katkı sağlamak zorundadırlar.
Özellikle büyük şehirlerde trafik, güç yaşam koşulları onların daha fazla stres altında kalmalarına ve depresyona girmelerine neden olmaktadır.
Bizim yeni tamamladığımız bir çalışmada yaşamlarında majör depresyon geçiren (anne-baba-çocuk kaybı, yaralanmalar, yangın, deprem vs.) kadınlarda daha fazla meme kanseri görüldüğü saptanmıştı.
Ultrasonografi işe yarıyor mu?
Ultrasonografi cihazının çalışması, memeye gönderilen ses dalgalarının, dokuların özelliklerine göre (sıvı-katı, düzenli-düzensiz şekilli, sert-yumuşak vs.) farklı şekillerde yansıması ve bunların ekranda farklı görüntüler oluşturmasına dayanmaktadır.
Özellikle genç, doğurmamış ve süt vermemiş kadınlarda ultrason tercih edilmektedir.
Ultrasonun bir diğer avantajı da fark edilen bir kitlenin içeriğinin (katı mı, sıvı mı) ayırt edilebilmesidir.
Hastayı radyasyona maruz bırakmadığından hamile kadınlarda da kullanılabilmektedir.
İlk mamografi ne zaman çekilmeli?
Kadınlar 35-40 yaş arasında bir kez mamografi çektirerek daha sonraki kontrollere örnek olacak temel bir filme sahip olurlar.
Genç kadınlarda (Size başlangıçta hangi tanı yönteminin uygulanacağına doktorunuz karar verecektir.
Mamografi kesin teşhis mi?
Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 80-85’i mamografide görülebilir. Mamografide kanser başlangıcını gösteren birkaç milimetrelik kireçlenme adacıkları (mikrokalsifikasyonlar) bile fark edilebilir.
Kanseri yakalama şansını artıran mamografinin meme muayenesi ve bazı durumlarda ek görüntüleme testleri ile (ultrasonografi ve/veya MR) tamamlanması gerekmektedir.
Kadınlar mamografi raporlarını okumaya çalıştıklarında raporların alt kısmında BIRADS sınıflandırması diye bir sınıflandırma olduğunu görmektedirler. Bu rapor mamografi çekilmesini isteyen doktorunuza gönderilmiş olup sizler için yazılmamıştır. Size verilen raporları okuyarak paniğe kapılmayınız.
Sizlere önerimiz, raporlara ve görüntülere bakmadan sonuçları başkalarıyla paylaşmadan bunları doktorunuza götürerek sonuçları ve yapılacak olanları onun ağzından dinlemenizdir. Aksi takdirde yanlış anlaşılmalardan dolayı günlerce süren yersiz üzüntüler yaşayabilirsiniz.